O arkadaşım yine aradı. "Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nda Neler Oluyor?" başlıklı köşe yazımda kaynağım olan ve bir dönem bakanlıkta genel müdürlük yapan arkadaşım.
Bana biraz kızgın, biraz da sitemkardı. 1 Haziran 2019 tarihinde İskenderun ve İzmit Körfezi'nde Kılavuzluk Hizmetleri ile ilgili yetkilendirilen ANKAŞ ile birlikte, İdare'nin yaptığı hukuksuzlukları kamuoyuna duyurmamamı eleştirdi. Bende haber değeri taşıyan her konuyu haberleştirdiğimizi söylememe rağmen, Ankara'da kirli pazarlıklar yapıldığını iddia etti.
Ben de kendisine iddialar üzerine habercilik yapmadığımı söylemem üzerine, İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından kılavuzluk hizmetleriyle ilgili alınan Yürütmeyi Durdurma Kararı'nın İskenderun Liman Sınırları içinde uygulanmaması için Liman Başkanlığı'na talimat verildiğini, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın ANKAŞ adına mahkemeye savunma dilekçesi gönderdiğini söyledi. Ayrıca, Bakanlığın iki şirket arasında ticari uyuşmazlıklara taraf olduğu ve İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi'ne talimat verme noktasına geldiğini belirtti. Ben de "Ali Kurumahmut hukukçudur, hukuku çiğnemez, hukuk neyi emrediyorsa onu yapar. Böyle bir işleme imza atmaz." demem üzerine, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı'nın, İskenderun Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderdiği resmi dilekçeyi mail ortamında bana gönderdi.
Dilekçenin dışında arkadaşımın iddiaları yenilir yutulur gibi değil...
ANKAŞ'ın patronu Hamdi Safi'nin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na çadır kurduğunu ve talimatla işler yaptırdığını dile getirdi. Hatta Türkiye'deki kılavuzluk ve römorkör hizmetlerinin kimlere verileceğini bile Hamdi Safi'nin belirlediğini kaydetti. Yönetmelikte belirtilen izin kriterlerinin hiç bir geçerliliği olmadığını ifade eden arkadaşım, Hamdi Safi'nin belirlediği mali kriterler ve anlaşmalara göre, dağıtım yapılacağını söyledi.
Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü altında kurulan Hizmet İzin Komisyonu'nun Bakan Yardımcısı Selim Dursun Başkanlığı'nda toplanmasına rağmen, önceden belirlenen ve yukarıda hazırlanan listeyi onayladığını dile getirdi.
Hizmet İzin Komisyonu'nda meydana gelen bir hadiseyi de anlatan eski bürokrat arkadaşım, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Durmuş Ünüvar'ın, Ambarlı Liman Bölgesinde kılavuzluk hizmetlerinin Marin Römorkör ve Kılavuzluk Şirketine verilme kararına karşı çıktığını, Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş.'nin bünyesinde bulunan kılavuz kaptanların ehliyetinin geçersiz olduğunu belirterek, ANKAŞ üzerinden çift bordro ile Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş.'de transfer edilen kılavuz kaptanların dışında, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'nden emekli olan iki kılavuz kaptanın 13 Şubat öncesi transfer yasağını takıldığını belirterek, Kıyı Emniyeti Genel Müdürü Durmuş Ünüvar'ın Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş.'yi onaylamayarak tavır koyduğunu kaydetti.
Komisyonda görev alan hiç bir ismin, kirli yapılanmanın içinde olduğunu düşünmediğini ifade eden arkadaşım, Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Selim Dursun'un sektörü tanımadığı ve tam hakim olamamasından dolayı, güvendiği isimlerin kendisini yanılttığını söyledi. Ayrıca Komisyonda görev alan Hukuk Hizmetleri Genel Müdür Vekili Nurgül Uraloğlu'nun, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ın akrabası olduğunu ve çok değerli bir hukukçu olmasına rağmen, bazı yanlışlıklara imza attığını belirtti.
Perde arkasında Hamdi Safi'nin dışında, Safi'nin tebası haline gelen Recep Düzgit'in Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş.'yi, zeki manevralarla İzmit Körfezi ve Ambarlı Limanı'na sokmaya çalıştığını sözlerine ekledi.
HUKUK BİR GÜN SİZE DE LAZIM OLACAK!
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nda bir dönem üst düzey bürokrat olarak görev yapan arkadaşımın anlattıkları bunlarla da sınırlı değil... Ancak 25 Haziran 2019 (Bugün) tarihinde, Selim Dursun Başkanlığı'nda toplanacak olan Hizmet İzin Komisyonu'nun, Römorkör İzinlerinde nasıl bir yol izleyeceğini, arkadaşımın iddiaları çerçevesinde yorumlayacağız...
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın, düzenleme ve denetleme dışında hakkı ve hukuku olmadığı halde, taraf olarak İskenderun Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçeyi, kıymetli okuyucularımın yorumuna bırakacağım. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın iki şirketin arasındaki ticari anlaşmazlıklara Adli Mahkemelerde, talimat verir şekilde taraf olması, bir hukuk garabetinden başka bir şey değil.
Bu yapılanları, ahlaki ve hukuki bulmuyorum. Vicdani ise hiç bulmuyorum. Eğitime yardım adı altında, şirketleri haraca bağlayanlar, salma atanlar, hukuk bu ülkeye geldiği zaman bunun hesabını elbet verecekler. Yanaşmalar ise hukukun üstünlüğünden kaçacağını zannediyorlarsa, onlar da büyük yanılgı içinde olduklarını bilmeleri gerekir.
Son bir not; Kılavuzluk Hizmetlerinin Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne teklif edilmesine rağmen, neden kabul edilmediğini elbet bir gün, biri kaleme alır...
BAKANLIĞIN, İSKENDERUN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNE TARAF OLDUĞU DİLEKÇE
Sevgi ile Kalın...