Hafta sonu Emniyetin yaptığı bir operasyon, gündemin yoğunluğundan, arada kaynadı gitti.
Mali Şube, geçen hafta sonu Türk Hava Kurumu'nda Yolsuzluk ve Rüşvet iddiasıyla bir operasyonu imza attı. Operasyonun basına yansıyan detayında THK Başkanı Osman Yıldırım hakkında, THK’dan aldığı maaş ve ek gelirleri dışında, kuruma bağlı altı ayrı şirketten de ekstra paralar ödendiği ve bu şirketlerden Yıldırım’a 2012 yılında 208 bin, 2013 yılında ise 401 bin 500 lira ödeme yapıldığı belirlendi. Yıldırım, mahkemede aylık gelirinin 50 bin lira olduğunu beyan etti. Yıldırım’ın 120 milyon Euro’luk helikopter ihalesinden elde edilen ve “rüşvet” olduğu iddia edilen parayı aklamak için eşi Sultan Yıldırım, oğlu Emre Yıldırım ve asgari ücretle işe aldığı kantin çalışanı Hakan Azemoğlu’nun üzerine paravan şirketler kurduğu, bu şirketlere para aktardığı savunuluyor.
THK Genel Başkanı Osman Yıldırım savunmasında, “Başarılarımı gölgeliyorlar” derken, oğlu Emre Yıldırım ise rüşvet olduğu iddia edilen para konusunda, “Bahse konu olan bir milyon lirayı danışmanlık ücreti olarak aldım” dedi.
Türk Hava Kurumu Genel Başkanı Osman Yıldırım ve ailesine yapılan Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonunda THK Genel Başkanı Osman Yıldırım ile birlikte oğlu Emre Yıldırım, özel kalem müdürü İrfan Yıldız, adına şirket kurulan Hakan Azemoğlu ve Şafak Şimşek (Emre Yıldırım’ın arkadaşları) tutuklandı. İki kişi ise adli kontrol kararı ile serbest bırakıldı.
BÖYLE ADAMLARDAN BAŞKAN OLMAZ!
İnsan üzülüyor, kahroluyor tabii. Böyle kabiliyetsiz adamlardan, Türk Hava Kurumu'na Başkan olur mu?
İnsan biraz sağına, soluna bakar. Böyle bir olay olduğu zaman, ne yapılmalı? Nasıl hareket edilmeli? İnsan biraz büyüklerinin sözünü dinlemeli, izinden gitmeli. Bağla işi PARALEL'e sıyır gitsin.
Olmadı, darbe martavalına sarıl işi kurtar. O da olmadı, Mustafa Kemal'in "İstikbal Göklerdedir" sözüne atıfta bulun, "Cumhuriyetin temeli değil de çatısı dinamitleniyor" deyiver olsun bitsin. Bu son verdiğim örnek pek işe yaramayabilir, ama denemekte fayda var.
Ama bizim Osman Yıldırım ne yapmış, "Başarılarımı gölgeliyorlar" demiş. Adam temelli salak çıktı. Babası salakta, oğlu çok mu akıllı? Oda aldığı 1 milyon doları "danışmanlık" kılıfına sokmuş.
Evladım, desene "Bizim köye İmam-Hatip Okulu inşa edilecekti. Cami cemaatinden ve HAYIRSEVER İŞADAMLARINDAN toplanan para" diye savunmanı yapsana.
Hem ilk mahkemede o 1 milyon doları da kurtarır, hem de itibarlı bir "Danışman" statüsüne yükselirsin.
Böyle beceriksizlere, milyon dolarlık ihaleleri yapma yetkisi veriliyor.
Çıldırmamak elde değil!!!
ZAYTUNG CUMHURİYETİ OLDUK
Ağlanacak halimize gülüyoruz.
Kafanı kaldırsan, YANLIŞ VAR diye bağırsan, darbeci oluyorsun. "Demokrasi Katili" kimliğini alıp, bir köşede oturuyorsun.
Suudi Kralı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın (dönemin başbakanı) oğlu ve kızının yönetiminde bulunan Vakfa (TÜRGEV) 100 milyon dolar bağış yapıyor, herkes süt dökmüş kedi gibi sadece seyrediyor.
Ulan arkadaş, Suudi Kralı bu kadar hayırseverdi de, bizim niye haberimiz yok? Kurardık bir vakıf, vakıf kuramasak ta bir dernek ile HAYIR işine soyunurduk. Yapamaz mıydık, Aksine KRALINI yapardık (!)
"Orusbu ile memura parayı peşin vereceksin" diyerek bakanı, bakmayanı, önüne yatıranlar, HAYIRSEVER İŞADAMI sıfatıyla muteber insan makamına yükseliyor. Ancak 'Ülke elden gidiyor, hukuk katlediliyor' dediğin zaman, "Sen hangi ülkenin ajanısın" diye yaftalanıyorsun.
Ülkede hukuk kalmadı, hukukun üstünlüğü hikaye oldu. Vatan sathında muhalefet yok, ama kamuoyunda vicdan da yok.
Kısacası ülkem Zaytung olmuşta, haberimiz yok...